Günlük yaşamda farkında bile olmadan bağırsaklarımızda üretilen başlıca 4 kısa zincirli yağ asidinden en önemli ve yararlı olanı olarak bilinen BÜTİRAT hakkında bilgi sahibi olarak beslenme konusunda biraz daha bilinçlenelim isterim.
Kısa zincirli yağ asitleri; Bütirik asit (bütirat) Asetik asit (asetat), Propiyonik asit (propiyonat), Valerik asit (valerat) olarak adlandırılan ve kolon bakterileri tarafından üretilen vücut için yararlı moleküllerdir. Bu yağ asitleri besinlerle aldığımız ve kalın bağırsakta sindirilemeyen karbonhidratların yine bağırsaklarda bulunan binlerce bakteri türünden Bifidobakteriler ve Laktobasiller tarafından fermente edilmek suretiyle sentezlenir. Sentezlenme sonrası kalın bağırsaktan emilen bu yararlı yağ asiteri dolaşıma karışırak karaciğer ve organlara iletilirler.
Bütirat başta olmak üzere bu kısa zincirli yağ asitleri beyin ve bağırsakların iletişimini etkilerler. Yapılan araştırmalara göre bağırsakla ilgili birçok hastalığın bağırsaktan bütirat emilimi ile ilişkisi olabileceği bildirilir. Kolon kanseri, irritabl bağırsak sendromu, inflamasyon ve hatta diyabet gibi hastalıklarda bütirik asit türevlerinin farklı fonksiyonel özelliklere sahip olduğu gösterilir.
Bağışıklık sistemi yanıtlarının düzenlenmesinde görev alan bu moleküller bağırsak hücrelerinin başlıca enerji kaynağıdır. Bağırsakları sakinleştirici, düzenleyici etkileri vardır. Artmış bağırsak geçirgenliğini ve insülin direncini azaltıcı özelliklere sahiptir. Bir başka güzel yararı PYY (Peptid YY) üretimini artırarak açlık-tokluk mekanizmalarını dengelemektir. Metabolizmayı hızlandıran kahverengi yağ dokularını arttırarak obezite ile mücadelede vücuda destek olan kısa zincirli yağ asitlerinin beyin ve merkezi sinir sisteminde de fonksiyonel olarak yer alır. Faydaları saydıkça uzayıp giden bütirat gibi yağ asitlerini dışarıdan almak yerine kendi vücudumuzda sentezlenmesine fırsat vermek en doğru olanıdır. Bunun için;
Gün içinde öğünlerde lif bakımından zengin besinleri yeterince tüketmek birinci kuralımız olmalıdır. Özellikle tohumlar, çekirdekler (amarant, karabuğday, kinoa, çiya tohumu) çeşitli sebzeler (yeşil yapraklılar, brokoli, havuç, Brüksel lahanası, soğangiller, yer elması, kereviz, kuşkonmaz, avokado, pancar, enginar, tatlı patates, havuç, bal kabağı)meyveler (olgunlaşmamış muz, kabuklu elma, armut, çilek, kivi, narenciye, orman meyveleri) kuru meyveler, baklagiller(nohut,barbunya, bezelye,mercimek, fasulye) yulaf ve badem çok iyi lif kaynaklarıdır.
Dikkat edilecek bir başka nokta, aşırı doymuş yağ tüketiminden, şeker, un ve unlu besinler ve işlenmiş ürünlerin tüketiminden kaçınmak olmalıdır. Ayrıca histamin intoleransınız yoksa probiyotik besin tüketimini arttırmakta yararlı olur.
Her zaman olduğu gibi tuz tüketiminde aşırıya kaçmamak bağırsak sağlığı ve kısa zincirli yağ asidi sentezi bakımından da önemlidir.
Şifa ile kalın…
Yorumlar