Ara
Manisa Manşet Gazetesi Manisa Haberleri CHP İç Krizi, Dış Oylarla Kapandı

CHP İç Krizi, Dış Oylarla Kapandı

Gazeteci Özcan Özkan yazdı.

KAYNAK: Haber Merkezi
Okunma Süresi: 4 dk

Şehzadeler’de bugün yaşanan seçim, sadece “yeni başkanın belirlenmesi” değildir. Bu şehir, merhum Başkan Gülşah Durbay’ın ardından bir yasın içinden geçerken; meclis salonunda ortaya çıkan tablo, siyasetin en çıplak gerçeğini bir kez daha gösterdi: Kriz anları, partilerin iç disiplinini, kurumsal aklını ve “birlik” iddiasını sınar.

CHP, Hakan Şimşek’i aday olarak açıkladı. Ancak aynı grubun içinden Yenal Yıldırım’ın “Ben de adayım” diyerek sürece dahil olması, yalnızca bir kişisel çıkış değil; parti içinde zaten var olan fay hattının meclis kürsüsüne taşınmasıydı. Sözler sertti, ton yüksekti, hava gergindi. “Karar meclis üyelerinindir” vurgusu, demokratik bir iddia gibi görünebilir; ama aynı zamanda şunu da söylüyordu: “Partinin kararı beni bağlamaz.”

Ve işte tam burada mesele büyüyor.

Bir partide, hele ki yerel yönetimde, “kurumsal karar” ile “kişisel siyaset” arasındaki çizgi net olmazsa; seçim kazanılsa bile güven kaybedilir. Bugün Şehzadeler’de olan tam olarak budur: CHP, meclis çoğunluğuna sahip olmasına rağmen, kendi içinde iki adayla seçime giderek kamuoyuna bir ayrışma görüntüsü verdi. Seçim ikinci turda sonuçlandı, evet. Başkan seçildi, evet. Ama geride kalan görüntü, “birlik” görüntüsü değildir.

İkinci turu belirleyen matematik: CHP dışı oylar

Asıl kritik nokta şu: Seçimin ikinci turda netleşmesinde belirleyici etki, CHP adayının CHP dışından aldığı oylarla 23’e ulaşmasıdır. Meclis aritmetiği ortada; CHP’nin 18 sandalyesi varken ikinci turda 23 oy çıkması, en az 5 oyun dışarıdan geldiğini gösteriyor. Bu da, “CHP kendi içinde bölündü” görüntüsünü daha da çarpıcı hale getiriyor: Bir yanda aynı partiden çıkan ikinci aday; diğer yanda o açığı kapatan, başka partilerin oyları.  

Bu tablo, yerel siyasette nadir görülen bir fotoğrafı da beraberinde getiriyor: CHP İl Başkanı İlksen Özalper’in, seçim sonrası açıklamasında MHP ve İYİ Parti gruplarına teşekkür etmesi ve bu teşekkürün adresini genel başkan düzeyine kadar taşıması. Özalper, MHP ve İYİ Parti’nin “partimizin adayına oy vererek… vefa ve siyasi nezaket gösterdiğini” ifade ediyor; ayrıca MHP lideri Devlet Bahçeli ile İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu’na teşekkür ediyor.  

Bahçeli ve Dervişoğlu’na teşekkür: Nezaket mi, mecburiyet mi?

Siyasette teşekkür, çoğu zaman bir nezaket cümlesi değildir; mesajdır. Buradaki teşekkür iki anlama birden geliyor.

Birincisi, elbette “vefa” vurgusu. Merhum bir başkanın ardından, ilçenin yönetimde boşluğa düşmemesi için mecliste tansiyonu düşürmeye yönelik bir tavır sergilenmiş olabilir. MHP ve İYİ Parti açısından bu, “devlet ciddiyeti” ve “toplumsal hassasiyet” okumasına oturur. İdeolojik ayrımların ötesinde, acı günlerde siyasetin tonunu ayarlamak, seçmenin hafızasında olumlu bir iz bırakır.

İkincisi ise daha sert bir gerçek: Bu teşekkür, CHP’nin kendi içinde ürettiği krizin “dışarıdan destekle” kapatıldığı gerçeğini de tescilliyor. Şehzadeler gibi kritik bir ilçede, CHP’nin başkanını seçtirebilmek için MHP ve İYİ Parti oylarına ihtiyaç duyduğu görüntüsü, CHP tabanında “biz kendi içimizde bunu neden başaramadık?” sorusunu büyütür. Çünkü teşekkür edilen şey sadece bir oy değil; o oyun taşıdığı siyasi ağırlıktır.

CHP içindeki ayrışma, dışarıdaki “dengeyi” güçlendirdi

Bugün mecliste yaşanan, buzdağının görünen kısmıydı. Kulislerde birden fazla ismin konuşulması, farklı ekiplerin farklı adayları zorlaması, “kim kimi temsil ediyor?” sorusunu büyütür. İl yönetimi mi, genel merkez mi, belediye içi dengeler mi, yoksa kişisel ekipler mi? CHP bu soruya net cevap üretemezse, seçmen de net bir duyguya sahip olamaz.

Öte yandan, Özalper’in açıklamalarında AK Parti’nin tutumuna dair “kamuoyunun değerlendirmesine bırakıyorum” minvalindeki eleştirel ton da dikkat çekiyor. Bu da, “kim nezaket gösterdi, kim göstermedi” üzerinden yeni bir siyasi tartışma hattı açabilir.  

Yeni başkan için en zor sınav: Belediyeyi yönetmekten önce partiyi toparlamak

Yeni Başkan Hakan Şimşek’in “emanet” vurgusu doğru bir yerden konuşuyor. Ancak duygusal ağırlık, siyasi sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Şimşek’in önünde iki görev var: İlçeyi yönetmek ve CHP içindeki kırılmayı onarmak.

Çünkü bugün “iki aday” diye görünen mesele, yarın “iki ekip”, “iki dil”, “iki belediyecilik anlayışı” diye büyür. Ve en önemlisi: Bugün CHP içinden çıkan ayrışma, yarın yönetim kabiliyetini tartıştıracak bir gölgeye dönüşebilir.

Şehzadeler kavga değil hizmet bekliyor. Yasın içinden geçen bir ilçeye, en son lazım olan şey parti içi bilek güreşidir. Bugün başkan seçildi; ama asıl seçim şimdi başlıyor: Birlik mi, ayrışma mı? Kurumsal akıl mı, kişisel siyaset mi?

Cevabı, meclis salonunun dışındaki Manisalı verecek.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *