Sevgili siyasetçiler Manisa’ya İZBAN’ı getirin, sizi alkışlayalım!

Türkiye’nin en önemli tarım ve sanayi kentlerinden biri olan Manisa’nın ciddi altyapı sorunları var. Bunlardan en öncelikli olanı konut, diğeri toplu ulaşım.
Konut sorununun temelini yıllardır bir türlü hayata geçirilemeyen yeni imar planı oluşturuyor. Bu konunun defalarca mahkemeye takılmasının ardında, ne yazık ki Manisa’ya hizmet etmek için seçilen ancak her seferinde kişisel hesaplarla planı ilgili mevzuata aykırı şekilde yapan yerel yöneticilerin kente ihaneti yatıyor!
İlginçtir, kimse bu konunun peşine düşmüyor çünkü Büyükşehir Belediye’sinin ilgili komisyonlarında ve meclisinde tüm partilerin üyeleri bu suçun ortağı…
Toplu ulaşım konusunun günahı da aslında eski yerel yöneticilerin boynunda. Türkiye’de her belediye, özellikle de büyükşehir belediyeleri toplu ulaşım yükünü sırtlanırken, vatandaşa konforlu hizmet vermek için her yıl milyonlarca lira zararı göze alırken Manisa’da bu yük toplu ulaşım esnafının sırtına bindirilmiş durumda.
Sonuç olarak yıllardır ne toplu ulaşım esnafı mutlu ne de vatandaş. Geç gelen, eski, konforsuz ve birçoğu sorumluluğunun farkında olmayan şoförlerle bu hizmet yarım yamalak veriliyor…
Bahsettiğim bu iki konu çok su götürür ancak bunların dışında Manisa’yı hakikaten birçok açıdan ihya edecek bir proje var ve Manisa’nın genel ve yerel siyasetçileri bunun peşinde koşmalı.
İzmir’de 2010 yılında başlayan ve bugün 136 kilometrelik güzergahıyla kentin sınırlarının neredeyse bir ucundan diğer ucuna giden modern ve hızlı bir toplu taşıma aracı olan İZBAN Raylı Sistemi mevcut. Örneğin Aliağa’dan biniyorsunuz, bir saat içinde, konforlu ve çok hesaplı şekilde Adnan Menderes Havaalanı’na ulaşıyorsunuz.
Manisa’nın eski Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün, nedense 15 yıllık görev süresinde değil ama tam da 4. kez seçilmek isteyip de aday olduğunda bu konuyu gündeme getirmiş ve İZBAN’ın Manisa’ya uzatılmasını sağlayacağını söylemişti. Ancak vatandaş Ergün’ü dördüncü kez seçmedi.
Cengiz Ergün’ün bu vaadi aslında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının da gündeminde. Böyle bir plan var ancak tek başına bu planın olması bu işin hayata geçmesi anlamına gelmiyor. Ciddi bir siyasi mücadele gerekiyor. Mesela, Hükümetin rutin icraatlarını her gün Manisalılara “müjde” diye satan AK Parti Manisa milletvekilleri bu iş için seferber olabilir. Hem böylece bazıları bir sonraki seçimde Büyükşehir Belediye Başkan adayı olma hayallerine de yaklaşmış olabilirler.
Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Besim Dutlulu’nun da bu konuya yoğun şekilde ve ısrarla dillendirmesinde fayda var. Burada bir partinin veya bir adayın siyasi rantı değil Manisa’nın ortak menfaati var ve herkesin Manisa’ya hizmet duygusuyla bu işe sarılması gerekiyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından devam eden ve Manisa’dan da geçecek olan Ankara-İzmir Hızlı Tren projesi paralelinde İZBAN’ın Manisa’ya uzatılması hızlı bir şekilde proje haline getirilebilir ve inşaata başlanabilir. Kaldı ki Hızlı Tren projesinin maliyetinin yanında bu iş devede kulak kalır.
Manisa-Menemen arasında düşünülen İZBAN’ın devamı projesi toplamda sadece 20 kilometrelik bir güzergah. Yeni bir hatta da gerek yok, mevcut Tren Yolu hattının modernleştirilerek 2 hatta çıkarılması yeterli.
Peki bu proje hayata geçtiğinde neler değişecek? Hemen aklıma gelenleri sıralayayım: Öncelikle Manisa’daki toplu ulaşım sorunu bitecek. Şehir Hastanesi, Barbaros, Horozköy, Muradiye, MCBÜ ve Akgedik bölgesine konacak istasyonlarla en sıkıntılı toplu taşım güzergahındaki tüm sorunlar çözülecek. Çünkü Şehir Hastanesi’nden metroya binecek kişi yarım saatte Akgedik’te olacak. Böylece çarşı merkezinde de ciddi bir trafik rahatlaması olacak.
Diğer yandan Manisa’dan metroya binen bir kişi tek vesaitle, ekonomik ve konforlu şekilde 1,5 saat içinde Adnan Menderes Havaalanı’na ulaşacak. Aynı şekilde İzmir’in birçok noktasına da rahatlıkla ulaşacak.
Manisa merkez ve Manisa ile İzmir arasındaki toplu taşımanın bu şekilde rahatlaması emin olun Manisa’yı çok daha cazip hale getirecek. Bunun için parti ve görev ayrımı yapılmaksızın tüm siyasetçilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve iş dünyasının elini taşın altına koyması gerekiyor.
Hükümetin rutin icraatlarını “müjde” diye satan milletvekilleri de ortaya koydukları emek karşılığında çıkacak olumlu gelişmeleri böylece gerçek mir “müjde” olarak halka armağan edebilir…