Havayolu şirketlerinin yıllardır ısrarla tekrar ettiği “uçuş modunu açın” uyarısı, birçok yolcu tarafından formalite olarak görülse de işin teknik tarafında durum farklı. ABD’de uzun yıllar ticari uçuşlarda görev yapan iki pilot, yolcuların telefon sinyallerinin kokpitte nasıl bir etki yarattığını anlatarak gerçekte nelerin yaşandığını ortaya koydu.
Kokpitte kritik anlar: Parazitin kaynağı yolcular olabilir
7 bin uçuş saatine sahip pilot ve uçuş eğitmeni Gary Cox’a göre uçak moduna alınmayan telefonlar, bulunduğu yükseklikte sürekli şebeke aradığı için kısa dalga sinyaller yaymaya devam ediyor. Bu sinyaller yer kontrol merkezleriyle yürütülen iletişimin temizliğini bozabiliyor. Cox, “Tehlikeli bir durum yaratmaz ama duyduğumuz o rahatsız edici dip sesler çoğu zaman yolcu telefonlarından geliyor” değerlendirmesini yapıyor.
Aynı görüşü paylaşan ABD’li pilot ve eski asker PerchPoint, özellikle birkaç yolcunun aynı anda şebekeye bağlanmaya çalıştığı durumlarda kulaklıklarda “kirli” bir ses duyulduğunu belirtiyor. Pilotlar bu sesleri ayırt edip iletişimi sürdürebiliyor ancak yoğun trafik anlarında bu parazit gereksiz bir dikkat dağınıklığına yol açabiliyor.
FAA’nın ısrarı: Uçuş modunun tek garantisi sinyal kesmek
ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), bu nedenle uçuş modunun zorunlu tutulduğunu vurguluyor. Modern uçaklarda Wi-Fi ve Bluetooth kullanımına izin verilse de mobil şebekeye bağlanma özelliği tamamen devre dışı bırakılmak zorunda. Çünkü pilot–kule hattında yaşanabilecek en küçük parazit, bilgi akışında istenmeyen kesintilere zemin hazırlayabiliyor.
Uçuş modu yalnızca uçakta işe yaramıyor
Pilotlar, uçuş modunun günlük kullanımda da pratik faydalar sunduğunu hatırlatıyor. Telefon şarj olurken daha hızlı dolmasını sağlayabiliyor ve sinyal problemi yaşayan kullanıcılar için basit bir yöntem sunuyor: Uçuş modunu birkaç saniye açıp kapatmak, telefonu daha güçlü bir baz istasyonuna bağlamaya yardımcı oluyor.
Uçuş ekibinin beklentisi: Küçük bir adımla büyük fark yaratmak
Havacılık uzmanları, uçuş modunun tek başına güvenlik açığı kapatmadığını ancak kokpit iletişiminin sorunsuz ilerlemesi için önemli bir destek oluşturduğunu belirtiyor. Kalkış öncesi yalnızca birkaç saniyelik bir işlem, hem mürettebatın hem de yolcuların uçuşunu daha huzurlu hale getiriyor.
