AŞURE: BİRLİKTEN DOĞAN TAT
Yılın belli bir zamanı vardır ki, sokak aralarından yayılan tarçın kokusu ve kaynamakta olan büyük tencerelerin buğusu hepimize aynı şeyi hatırlatır: Aşure zamanı gelmiştir.
Aşure, sadece bir tatlı değildir. İçinde tarih, inanç, bereket ve en önemlisi paylaşmak vardır. Her bir malzemesi ayrı ayrı anlam taşır. Buğday sabrı simgeler, nohut bolluğu, kuru meyveler hatıraları, tarçın umudu… Her biri tek başına bir anlam taşır; ama birlikte piştiklerinde gerçek değerine ulaşırlar. Tıpkı insanlar gibi. Farklı karakterler, geçmişler, alışkanlıklar… Ayrı ayrı bakıldığında sıradan ama bir araya geldiğinde ortaya çıkan uyum, tam da aşurenin tarifidir aslında.
Eskiden mahallelerde aşure günü adeta bir törene dönüşürdü. Kim ne kadar koydu, kim nasıl süsledi önemli değildi. Önemli olan herkesin elinde bir tabakla bir başkasının kapısını çalmasıydı. Şimdi apartmanlar çoğaldı, kapılar biraz daha kapandı ama yine de bazı gelenekler ısrarla yaşamaya devam ediyor. Belki de bu yüzden aşure, sadece bir tatlı değil; zamana direnen bir kültürdür.
Unutmamak gerekir ki, aşure sadece Muharrem ayının değil, birlikte yaşamanın da simgesidir. Çünkü bir tencere aşure, herkese yetecek kadar çoktur ve hiçbir malzeme ötekini bastırmaz. Herkes yerini bilir, birbirine karışır ama kaybolmaz. Ve sonunda ortaya çıkan şey, herkesin içini ısıtan bir tatlı olur.