Manisa
09 May, 2024, Thursday
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.85
  • ALTIN
    2418.9
  • BIST
    10268.58
  • BTC
    62084.06$

İŞGAL ALTINDAKİ KALDIRIMLAR

21 March 2023, Tuesday 17:34

Kaldırım, “sokak ve caddelerin iki yanında, yayaların yürümesi için yapılan yol” diye tanımlanıyor. Yaya da “trafikte yürüyerek ya da koşarak seyahat eden insanlara verilen ad”. Bir de “Avrupa Yaya Hakları Bildirgesi” var. 1988’de Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilmiş. Bu bildirgeye göre, “Yaya kaldırımları yayalarındır” ve “Herkesin, istediği yere yaya yollarından gitme hakkı vardır.” Bunlar temel şartlar, daha birçok hak var ama onlardan söz etmek fantezi olur. Türkiye’nin bu bildirgeyi kabul ettiğine dair bir bilgiye ulaşamadım. Ama Kabahatler Kanunu’nun 38. maddesinde “Yetkili makamların açık ve yazılı izni olmaksızın meydan, cadde, sokak veya yayaların gelip geçtiği kaldırımları işgal eden veya buralarda mal satışa arz eden kişiye, belediye zabıta görevlileri tarafından idari para cezası verilir” deniyor. Belediye Zabıta Yönetmeliği’nin 10 (a-15) maddesine göre de zabıta “izin verilmeyen yerlerin işgaline engel olmak”la görevlendirilmiş. “İzin verilmeyen yer”lerden biri de kaldırımlar.

Ve bir de “İşgal Harcı” ile “izin verilen yer”ler var.

Kent merkezinde yasal “Kamusal Alan” olan yaya kaldırımlarında işletmelere ait ürünler, cafelere ve kahvehanelere ait masalar,sandalyeler, reklam panoları… ve daha fazlası yayalara engel olarak görülmüyor. Hem kent kamusal alanlarını işgal yalnızca işlevselliği engellemiyor, kentin görsel estetiğini de deforme ediyor.

Kaldırımların temel görevi; farklı yapıları, aktiviteleri ve mekânları dış mekânda birbirine bağlamaktır. Bu nedenle kaldırımların tasarımı ve uygulaması toplumdaki tüm bireylerin, özellikle görme engelliler dâhil hareket kısıtlılığı olanların ulaşabilirliğinin sağlanması için güvenli, temiz, engelsiz, düzgün ve yeterli genişlikte yaya yolları sunmak olduğu unutuluyor.

Yayalık kentsel bir durumdur. Masum, zararsız ve olumluluk içeren pek çok diğer kentsel davranışın türetilebilmesine ve varedilmesine açık bir durumdur.

Oysa yayaların nasıl bir kıstırılmışlık ve çaresizlik içine hızla itilmekte olduğunu, hepimiz her gün yaşayarak görüyoruz. Bu kıstırılma hızlanarak ve katlanarak, gitgide daha duyarsız ve acımasız bir biçimde kent haklarını etkisi altına alarak devam ediyor. Yayalığın haklarının savunulmasının bir insan hakkı sorunu olduğu, yayalığı ve yayalığı mümkün kılan kent yaşamını, kentsel ögeleri savunmanın insan haklarını savunmanın bir parçası olduğu açık bir hale geldi artık.

Kentin ara sokaklarında kaldırımlara park etmiş arabalar, onlardan arta kalan yerlere de motorlar park eder. Sanıyorum motorlar herhangi bir yasaya tabi değil, Karayolları Trafik Kanunu kaldırımı “yalnız yayaların kullanımına ayrılmış olan kısmıdır” diye tanımlasa da esas olarak otopark, kaldırım birazcık genişse de motor yolu olarak kullanıldığını görürsünüz. Kaldırıma park etmiş araca, yol olarak kullanan motora kimse ceza yazmaz, zabıta müdahale etmez. Kime sorsanız “yetkim yok” der, topu başkasına atar.

Yayaların haklarını savunabilecek kurum yerel yönetimlerdir fakat duyarsız ve uzak bir konumda. Kentsel yol ve altyapısını planlayan belediyeler; kamusal açık alanları ve yayalığın gözetilmesi anlamına gelebilecek işlevsel fikir, proje, uygulama üretemediler. Yayaların durumunu sorun olarak gördüklerini bile belirtecek davranışta bulunmamaları, sorundan çok krize dönüşen kent içi yaya yollarının işgallerinden belli oluyor.

Bu krizin yaratılmasında hiçbir sorumluluğumuz olmadığı halde ortaya çıkan durumdan ötürü, anında ve fiilen cezalandırılıyoruz. Yaya hakkı öncelikli bir haktır. Yayaların hakları sınırlandırılıyor. Lütfen yayalara saygı.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.