Mirabal Kardeşlerin katlinden bu yana durumun iyiye gitmediğinin belirten Fatma Ayhan, “Bugün, hala kadınlar babaları, kocaları, kardeşleri sevgilileri tarafından katlediliyor. İşyerlerinde olumsuz koşullarda çalışırken canlarından oluyor. Ekonomik, sosyal, kültürel, akademik, siyasi ve pek çok alanda cinsiyetlerinden dolayı ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyorlar. 2021’in ilk 6 ayında 131, 2022’nin ilk 6 ayında 164, 2023’ün ilk 6 ayında 147, 2024’ün ilk 6 ayında 205, 2025’in ilk 6 ayında ise 136 kadın öldürüldü. 145 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Ataerkil toplum, yaşamın her alanında kadınların kendilerini geliştirmelerini ve eşit özneler olarak var olmalarını engellemektedir. Cinsiyet eşitliği; ulusal ve uluslararası düzenlemelerle güvence altına alınmış olmasına karşın dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğinin tam olarak sağlanabildiği hemen hiçbir ülke yoktur. Kadınların; anayasal haklardan erkeklerle eşit olarak yararlanma, kamusal alanda yer alma, öğrenim hakkından yararlanma, kendi bedenleri ile ilgili kendileri karar verebilme, eşit işe eşit ücret alabilme, istihdamda eşit olabilme gibi pek çok konuda talepleri vardır. İktidar, bu taleplere olumlu yaklaşmazken 2025 yılını ‘Aile yılı’ ilan ederek, ‘ailenin korunması’ söylemiyle, kadını aile içinde ve geleneksel rollerde tutmak istemektedir” dedi.
Aile yılının; iktidarın, evlilik oranlarını artırma, boşanma oranlarını düşürme ve ebeveynlik tutumlarını değiştirme ekseninde tasarladığı bir toplum mühendisliği projesi olduğunun vurgulandığı açıklamada, “Bu amaçla, eşlere 2. ve 3. çocuk için maddi yardım vaat edilmektedir. Amaç, aile içine sıkıştırdığı kadını kontrol etmek ve toplumsal yaşamdan uzaklaştırmaktır. 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesinden bu yana, kadınların yaşamına doğrudan müdahale eden birçok düzenleme yapılmaya çalışıldı. Kadınların nasıl doğum yapacağına ilişkin yönetmeliklerle hazırlandı. ‘Toplumsal cinsiyet’ kavramının kullanımı yasaklandı. Ayrımcı söylemler arttıkça, şiddet de arttı. Şimdi ise aynı anlayışın yeni bir adımı karşımızda: 11. Yargı Paketi. ‘Torba yasa’ adı altında sunulan bu kanunlar, birbirinden farklı konularda birçok düzenleme içeriyor: Kadınların ve çocukların yaşamını koruması gereken yasalar, artık onları baskı altına almanın aracına dönüşüyor. 15-18 yaş arasındaki çocukların ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezası gerektiren suçları işlemesi durumunda alacakları cezanın miktarı artırılıyor. Kasten öldürme suçunun faili 15-18 yaş arasındaki çocukların cezalarına indirim uygulanması konusunda yasal güvence reddedilip, takdir hakkı, yargıca bırakılıyor. Çocukluk, eğitimin süreleri ve içerikleri ile oynanarak, Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) üzerinden ucuz işgücü kaynağı yapılarak fiilen ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Biz kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde, bir kez daha, kadınların; Cumhuriyetimiz, Anayasamız, yasalarımız ve Uluslararası sözleşmelerle elde ettiğimiz hakları ihlal edecek veya ortadan kaldıracak her düzenlemeye ‘hayır’ diyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ de dahil olmak üzere kazanılmış olan haklarımızı korumakta kararlılığımızı bir kez daha ilan ediyoruz” ifadeleri yer aldı. HABER MERKEZİ