Herkes vali olabilir ama…
Bugün Manisa’da, Hatuniye Cami’nin avlusunda, sıradan bir Cuma günü yaşandı. Ama o sıradanlığın içinde, artık pek alışık olmadığımız bir sahne vardı: Vali Vahdettin Özkan, ne önceden yer ayırtılmış, ne de caminin en sıcak köşesinde hazırlanmış bir alan. Doğrudan avluya geçti, hasırların üstüne oturdu, tek başına saf tuttu. Ne koruma ordusu, ne protokol sırası, ne de “Vali Bey geliyor, açılın!” diye bağıran bir görevli… Sadece bir adam, bir seccade, bir avlu ve yüzlerce Manisalı.
Çünkü biliyoruz: Bu ülkede makam sahibi olmak kolay, insan kalmak zor.
Daha önceki valiler… Onların da elbette haklarını yemeyelim, çoğu iyi niyetle çalıştı. Ama birçoğumuz hatırlıyoruz: Cami girişinde polis kordonu, ön sıra ayırtılmış yerler, vali bey namazını kılıp hızla protokol aracıyla uzaklaşırken, vatandaşın “Aman dokunmayalım” diye geri çekildiği o tanıdık manzaralar… Makam, insanı yavaş yavaş kendinden koparıyor çünkü. Korumalar çoğalıyor, mesafe büyüyor, bir süre sonra “devlet” ile “millet” arasında görünmez bir duvar örülüyor.
Vahdettin Özkan o duvarı yıktı. Tek bir hareketle. Avluda, soğukta, vatandaşın arasında namaz kıldı.
Herkes vali olabilir. Oluyor da. Atanıyorsun, makam arabana biniyorsun, odana giriyorsun, imza atıyorsun. Ama insan kalmak… İşte o, her babayiğidin harcı değil. İnsan kalmak, makamın değil, karakterin işidir. İnsan kalmak, unvanın değil, yüreğin işidir.
Manisa Hatuniye Cami’nin avlusunda bir vali, devletin değil, milletin içinde durdu. Korumasız, protokolsüz, gösterişsiz. Ve o anda anladık ki, asıl “devlet” orada duruyormuş meğer: vatandaşın arasında, soğuk hasırda, sessizce secdeye varırken.
Teşekkür ederiz Vali Bey.
Bize unuttuğumuz bir şeyi hatırlattınız:
Makam geçer, insan kalır.
Kalın sağlıcakla.
Ve lütfen, hep böyle kalın.
