Osmanlı Devleti’nde “cemiyet” ismi, 1909 yılında çıkarılan Cemiyetler Kanunu ile modern anlamda “dernek” olarak anılmaya başladı. Bu kanun, cemiyetlerin hukuki bir çerçevede resmi olarak kurulmasını ve faaliyetlerinin düzenlenmesini sağladı. 1909, cemiyetlerin “dernek” statüsüne geçişinde bir dönüm noktası oldu. Bu tarihten sonra cemiyetler, modern dernek yapısına uygun şekilde örgütlenmeye ve adlandırılmaya başlandı.
Günümüzde Türkiye’de dernekler, 1983 tarihli Dernekler Kanunu (Kanun No: 2908, 2004’te 5253 sayılı kanunla güncellendi) ile düzenleniyor. Mevzuatta “dernek” terimi resmi olarak kullanılırken, “cemiyet” Osmanlı’dan kalma bir kavram olarak daha az resmi bir anlam taşıyor ve günümüz yasalarında yer almıyor. Yeni kurulan kuruluşlar, resmi statü gereği “dernek” olarak adlandırılıyor.
Yıl 2025 olmuş, dünya yapay zeka çağında sınırları zorlarken, Manisa’da bazı basın derneklerinin “cemiyet” adını kullanarak sahneye çıkması, mesleğin saygınlığına gölge düşürüyor. Osmanlı’dan kalma, 1909 Cemiyetler Kanunu’yla modern dernek statüsüne evrilen “cemiyet” kavramı, tarihsel bir miras ve saygınlık taşıyor. Ama gel gör ki, bazıları bu mirası adeta bir maske gibi kullanıp, sahte bir itibar kılıfı dikmeye çalışıyor. Bu düpedüz art niyet!
Manisa’da son dönemde mantar gibi, basın adı altında türeyen dernekler, isimlerinin sonuna “cemiyet” ekliyorlar, sanki asırlık bir geleneğin temsilcisiymiş gibi poz kesiyorlar. Ama yönetim kurullarına göz attığınızda, ortada gazeteci namına tek bir isim yok! Hani, basın mesleğinin ruhunu taşıyan, kalemini halkın doğruları için oynatan, gece gündüz haber peşinde koşan bir Allah’ın kulu? Yok! Peki, bu dernekler neyin peşinde? Toplumda köklü cemiyetlerin gördüğü saygıyı, ilgiyi ve itibarı çalmak mı? Yoksa “adam yerine konulmak” için mi bu tiyatro? İnsanın aklına başka ne gelebilir ki?
Bu derneklerin amacının basın meslek ilkelerini savunmak, gazetecilerin haklarını korumak ya da kamuoyunu bilgilendirmek gibi idealler olacağını sanmıyorum. Zira yönetimlerinde gazetecilikle uzaktan yakından alakası olmayan isimler cirit atıyor. Sanki birileri, “Yahu, bu basın işinde bir numara var, biz de dalalım!” demiş gibi. Gazetecilik bu kadar mı ucuzladı? Bu meslek, kalemini satmayanların, gerçeğin peşinde koşanların, bedel ödemeyi göze alanların işi değil miydi? Bu nasıl bir fırsatçılık!
Peki, bu derneklerin faaliyetleri nerede? Hangi basın özgürlüğü mücadelesini verdiler? Hangi gazetecinin hakkını savundular? Hangi habere imza attılar? Sessizlik… Koca bir hiç! Manisa Gazeteciler Cemiyeti gibi köklü, mesleğe hizmet eden kuruluşların gölgesine sığınıp, isim kopyacılığıyla prim yapmaya çalışmak, olsa olsa etik yoksunluğudur. Bu, toplumun aklıyla alay etmektir. Bu, mesleğin onuruyla oynamaktır. Manisa’da, hele ki 2025 gibi bir dönemde, basın mesleğini bu kadar hafife alanların “cemiyet” gibi tarihsel bir ismi kirletmeye hakkı yok. Eğer niyetleri gerçekten gazetecilikse, buyursunlar, kalemlerini görelim, mücadelelerini izleyelim. Ama yok, eğer niyetleri sadece itibar avcılığıysa, bu maskeli balo burada biter.
“Cemiyet” adını çalanların, gazeteciliğin bir etiket meselesi olmadığını, bir duruş meselesi olduğunu unutmamalı. Yönetim kurullarınızı mesleğe yabancı isimlerle doldurarak bu iş yürümez. Manisa’nın gerçek gazetecileri, halkın sesi olmaya devam ederken, sizin gölge oyununuz sadece komik bir tiyatro olarak kalır. Ya bu mesleğe hak ettiği saygıyı gösterin ya da o “cemiyet” tabelasını indirin. Çünkü bu sahtecilik, ne Manisa’ya yakışır ne de bu mesleğin şerefine! Gazetecilik, kalemiyle doğruyu haykıranların mesleğidir. İsim hırsızlığıyla değil, emekle, alın teriyle, cesaretle var olunur. Manisa’da bu oyunu oynayanlar, başta ciddiye almasam da, ciddiye alınmayacak kadar az ve arsız değiller!