Manisa
Açık
37°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,4255 %0.1
47,3559 %0.17
4.404,00 % -0,17
Ara

KÜRŞAT VE KIRK YİĞİDİN DESTANI: Tarihin Gölgesinde, İsyanın Asil Çığlığı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Tarih; yalnızca savaşların, antlaşmaların yahut hanedanların silsilesi değildir. O, kimi zaman bir çığlık, bir başkaldırı ve inancın isyanla yoğrulduğu vakur bir sessizliktir. Bu sessizliğin en kudretli çığlıklarından biri ise, Kürşat ve kırk yiğidinin Gök Türkler’in karanlığa mahkûm edildiği bir devrin ortasında yaktığı istiklal meşalesidir.

Miladi 630 yılı… Büyük Türk hakanlığı, Gök Türkler, Çin esareti altına düşmüştür. Onurlu dağlar susmuş, bozkırlar matem giymiştir. Devlet yıkılmış, Türk boyları Çin’e bağlanmıştır. İşte bu hengâmede, yüreğinde bozkırın hür rüzgârını taşıyan bir yiğit, Kürşat, sahneye çıkar.

Kürşat, Gök Türk hanedanından bir prenstir. Çin sarayında tutsak, ama ruhu serbesttir. Onun damarlarında yalnızca asil bir soyun değil, kutlu bir milletin vakarı dolaşmaktadır. O, istiklâlin sessizliğe gömülmediği son noktada, kırk yiğidiyle birlikte bir plan yapar. Bu plan, tarihe sadece bir baskın olarak değil; bir milletin hafızasında yankılanan bir direniş marşı olarak kazınacaktır.

Çin sarayına yapılacak bu baskın, Çin hükümdarını esir almayı ve Gök Türk tahtını yeniden diriltmeyi amaçlar. Yalnızca bir savaş değil, bir varoluş mücadelesidir bu. Kürşat ve yiğitleri, gece karanlığında Çin sarayına doğru yola çıkarlar. Gök gürlemekte, yıldızlar sanki bu kutlu yürüyüşü seyretmektedir. Sarayın surlarına dayandıklarında, rüzgâr bile nefesini tutar.

Fakat kader, her zaman yiğitlerden yana yazmaz zaferi. O gece Çin hükümdarı sarayda değildir. Baskın haber alınır. Sayıca az olan Kürşat ve arkadaşları, Çin askerleriyle çarpışır. Geri çekilmek yoktur. Şehadeti göze alarak dövüşürler. Yiğitler birer birer toprağa düşer. Kürşat, elinde kılıcı, gözlerinde iman ateşiyle son ana dek savaşır. Ve nihayet o da, şehadetle mührünü vurur zamana.

Kürşat ve kırk yiğidinin bu destansı çıkışı, Gök Türkler’in yeniden dirilişine vesile olur. Onların bu isyanı, Çin’in Türkleri kontrol altında tutamayacağını gösterir. Bu kıvılcım, yıllar sonra Kutluk Kağan’ın önderliğinde İkinci Göktürk Devleti’nin kuruluşuna giden yolu açar.

Onlar, başaramamış gibi görünseler de, aslında milletine umut olmuşlardır. Zulme boyun eğmeyen bir milletin onur nişanesi olmuşlardır.

Kürşat’ın adı bugün sadece bir kahramanlık hikâyesi değil; özgürlüğün, inancın ve vatan sevdasının abideleşmiş bir simgesidir. Ve biz, her çağda bir Kürşat’a, her asırda kırk yiğide muhtacız.

Not: Bu metin, hem tarihî kaynaklara hem de millî hafızada şekillenen anlatımlara dayanarak hazırlanmıştır. Kürşat'ın hikâyesi bazı tarihî kaynaklarda farklı varyasyonlarla anlatılsa da, onun direnişi Türk milletinin hafızasında ebedî bir yer edinmiştir.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *