Orman yangınları daha ne kadar canımızı yakacak?
Yaz mevsimi tüm sıcaklığıyla devam ederken, orman yangınları nedeniyle yok olan doğanın sessiz çığlığına daha fazla kulak vermemiz gerekiyor. Sıcaklar sürdükçe orman yangını riski devam ediyor. Manisa bu tehlikenin tam ortasında yer alıyor. Üstelik ormanlarımızla birlikte geleceğimiz de kül olma tehdidi altında.
Manisa bereketli toprakları ve geniş orman alanlarıyla Ege Bölgesi’nin nefes borusu sayılabilecek bir coğrafyada bulunuyor. Spil Dağı’ndan Demirci yaylalarına, Gördes’ten Soma’ya kadar uzanan yeşil kuşak, sadece birer manzara değil binlerce canlı türünün evi. Bu doğal zenginliğimiz her yaz orman yangınları nedeniyle giderek azalıyor.
Son yıllarda artan sıcak hava dalgaları, kuraklık ve dikkatsizlik orman yangınlarını ne yazık ki artırıyor. Bir cam kırığı, söndürülmemiş bir izmarit ya da bilinçsizce yapılan anız yakımı, on yılların emeğini saatler içinde yok edebiliyor.
Manisa’da bugüne kadar yaşanan orman yangınları hepimize acı dersler verdi. Akhisar’da, Kula’da, Turgutlu’da yanan her ağaçla birlikte sadece doğa değil geleceğimiz yanıyor. Ne yazık ki bu yangınların büyük çoğunluğu insan eliyle çıkıyor. Tedbirsizlikle, ihmalle, bazen de kasten...
Ormanı korumak sadece orman işçilerinin ya da itfaiyecilerin görevi değil, bu şehirde yaşayan her bireyin sorumluluğudur. Piknik alanlarında dikkatli olmak, ormanlık bölgelerde ateş yakmamak, duman gördüğümüzde 112’yi aramak, sadece basit birer görev değil, hayati bir bilinç göstergesidir.
Belediyelerimiz, muhtarlıklarımız, sivil toplum kuruluşlarımız da bu süreçte daha aktif bir rol üstlenmeli. Yangına dayanıklı yollar açmak, yangın söndürme ekiplerini güçlendirmek, kırsalda yaşayan vatandaşları bilgilendirmek artık bir seçenek değil, zorunluluktur.