Kıbrıs seçimleri üzerine...
Enosis hedefiyle Türklere katliam yapan Rumlar, Kıbrıs Türkünün yaşam
hakkını elinden almıştı.
Evlerin küvetlerinde öldürülen çocuklardan, yollarda pusu kurularak
katledilen köylülere kadar Kıbrıs Türkleri büyük bir mezalime hedef
olmuşlardı.
1963 yılında CHP-AP koalisyonu zamanında çıkarma yapılmak üzere ordu
Anamur'a kadar gönderilmiş ama geri dönülmüştü.
1969 yılında tek başına AP iktidarı zamanında Başbakan Süleyman Demirel
yine orduyu Anamur'a indirmiş, yine ABD'nin tehditleri ve bağımlılığımız
yüzünden Kıbrıs Türkünün kurtuluşu anlamına gelecek harekat
yapılamamıştı.
Ada'da Fazıl Küçük'ten Rauf Denktaş'a milli mücadeleyi şekillendiren
mücahitler “Artık dayanacak gücümüz kalmadı” diyerek anavatandan
yardım ve destek beklemekteydi.
Ama
Kıbrıs'a Harekat yapmak Başbakan vekili olarak Prof. Dr. Necmettin
Erbakan'a nasip oldu.
Garantör devlet olarak İngiltere ile görüşmelere giden Başbakan Bülent
Ecevit havaalanından uğurlandıktan sonra hemen orada Genel Kurmay
Başkanı (Rabbim rahmey eylesin) Semih Sancar
“Geç kalınacak bir dakika bile yok diyerek” havalanında Başbakan vekili
ile ayaküstü toplantı yaptı.
Bu toplantı harekat emri oldu.
Çıkarma gemisi olmayan Türk ordusu denizden ve karadan Kıbrıs'a askerini
indirdi ve Rumların zulmünü sona erdirdi.
Silah ve mühimmat açısından eksik Türk ordusu güçlü imanı ile çıkarmayı
tamamlamıştı.
Çıkarma haberini alan ABD, olaya inanamamış, Dışişleri bakanı Henry
Kissinger “Türkler ilerleyemezler sabaha hallederiz” demişti ama sabah
olduğunda bugünkü sınırlara gelinmişti.
Kıbrıs Fatihi denilen Bülent Ecevit eğer “Harekatı durdur” diye Erbakan'ı
sıkıştırmasaydı Türk ordusu Adanın hepsini alacaktı.
Birinci harekat ABD ve İngiltere ile yapılan görüşmelerde sonuç alınamayınca
ikinci harekat yapıldı. Burada İngiltere'de görüşmeci olarak bulunan Dışişleri
bakanı Turan Güneş sonuç alamayınca “Ayşe tatile çıkabilir” şifresi ile
ikinci harekatın fitilini yaktı.
O günden bu yana Süleyman Demirel, Turgut Özal ve diğer hükümetler
döneminde Kıbrıs meselesi Türkiye'nin bir nolu meselesi oldu.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), 1983 yılında kurulduğundan bu yana,
Türkiye'nin siyasi ve ekonomik desteğiyle varlığını sürdürmekte...
KKTC’nin iç siyaseti, uluslararası alanda tanınmayan bir devlet olmasından
dolayı, birçok dış etkenle şekillenmektedir.
Bu bağlamda, KKTC’deki seçimler sadece ülke içindeki siyasi dengeleri değil,
aynı zamanda Türkiye ile olan ilişkileri de doğrudan etkilemektedir.
Rauf Denktaş'ın kurucu ve birinci Cumhurbaşkanı olarak verdiği mücadeleler
ve orada kurulan düzen, Ersin Tatar'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde de
sürdü.
Arada Mehmet Ali Talat dönemi var. O aşamada meşhur Annan Planı var.
Hatırlamak istemediğimiz şeyler de oldu. Bereket plana Rumlar hayır dedi de
düzen bozulmadı.
Ama ne yaptıysak ne müslüman kardeşlerimiz ne de Turan devletler
teşkilatı devrinde KKTC'nin tanınmasını sağlayamadık.
Seçimlerde en öne çıkan gelişme seçime katılımın azlığı... Bu kadar ilgisiz ve
hevesi olmayan bir toplumu bazı ülkülere ikna etmek kolay değil...
Kıbrıslılar “Türk askeri adadan gitsin” diyenlere de prim vermiyor. Ama onu
bayraklaştıran bir siyasi partinin genel başkanını seçiyor.
Bunu da anlayamıyorum.
Gelinen noktada yine CTP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı seçildi.
Her ne kadar “Türkiye ile uyumlu çalışacağım. Andlaşmalara bağlı
kalacağım” açıklaması yapsa da onun rahat bırakılmayacağını, KKTC
üzerinde emelleri olan Yunanistan ve İsrail'in onu rahat bırakmayacağını
düşünüyorum.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin “ KKTC Meclisi karar alsın 82.
vilayet olarak Türkiye'ye katılsınlar.” fikri de emperyalist fikirli bozguncuları
bayağı korkutmuştur.
Genç bir gazeteci olarak Kıbrıs'a iki defa gittim. Birincisinde bir taka ile adaya
ayak bastım. Röportaj yaptığım Kıbrıslı benim heyecanıma “neden geldiniz.
Biz geçinip gidiyorduk. Siz bize rakı ve leblebi gönderin yeter” demesi
benim için şok olmuştu.
İkinci gidişim çalıştığım gazete Sabah Gazetesi ile “Kıbrıs'a Kitap
Kampanyası” yapmıştık. Büyük coşkuyla karşılanan bu etkinlikte binlerce
Türk insanı kitap bağışı yapmış ve biz de onları Kıbrıs'a ulaştırmıştık. 1975
senesinin 20 Temmuz kutlamaları sırasında Kitap dolu TIR Rahmetli
Denktaş'ın emriyle konvoya alınmış ve askerlerle birlikte halkı
selamlamıştık. Kitapları boşaltacak kütüphane bulmakta zorlandık ama çok
değerli bir hizmetti benim için...
Bundan sonrası için KKTC daha değerli daha stratejik ve daha üzerine
titrenmesi gereken bir noktaya geldi.
Bahçeli'nin teklifini de onaylamakla birlikte KKTC'nin kendi ayakları üzerinde
duran küçük bünyeli bir Türk devleti olarak bekasını sürdürmesini de
arzularım.