Manisa
09 May, 2024, Thursday
  • DOLAR
    32.21
  • EURO
    34.71
  • ALTIN
    2397.6
  • BIST
    10238.26
  • BTC
    61448.69$

KÜLTÜREL MİRAS BİLİNCİ

01 February 2023, Wednesday 11:03

         Yirminci yüzyılın sonlarından itibaren kültürel değerleri korumada, sürdürülebilir, bütünleşik ve akılcı koruma yaklaşımlarına dayalı miras yönetimi öngörülerek katılım, şeffaflık ve eşitlik ilkesiyle gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Uluslararası sözleşmeler, ilkeler, rehberler ve araştırmalarda da kültür mirasını koruma programlarının belirlenmesi, yönetilmesi ve izlenmesinde, yerinden yönetim ve/veya yönetişim bağlamıyla paydaş katılımının önemi vurgulanmaktadır.

         Yerel halk, taşınmaz kültür mirası niteliğindeki yaşam alanıyla kurduğu aidiyet, kültürel kimlik, benlik-varoluş, kalıcılık, bellek, mekânsal-sosyal hafıza, tarihsel ve toplumsal yerleşmişlik-kalıcılık gibi) hayati bağlar nedeniyle bu alana ilişkin her türlü yaptırımdan doğrudan etkilenecek grup olarak diğer paydaşlara göre öncelikli konumdadır. Yerel halkın, yaşam alanlarını etkileyen kararlara katılma hakkı ile bu sürece etkin katılımı ve işbirliği, miras değerleri üzerinden sağlanacak sosyo-kültürel, ekonomik ve yönetsel-kurumsal gelişmeye ve/veya yerel demokrasiye doğrudan katkı koyacaktır. Böylece, daha geniş katılımla sahiplenme gerçekleştirilerek bu değerlerin sürekliliği garanti edilecek ve tanıtımı da kolaylaşacaktır. Katılımın ön koşulu ise taşınmaz kültür mirasının değerini bilme, bu değerin bir parçası olduğu anlama ve bu değerler hakkında bilinç ve farkındalık sahibi olmaktır.

             Yerel yönetimler, kentin gündelik hayatının akışı içinde, günün ve çağın gereklerini yerine getirmeye çalışırken, bunu kentin geçmişine ait özellikleriyle kaynaştırarak yaptıkları takdirde, kentin özgün dokusunu koruyarak insanlara kültürel miras bilinci kazandırabilir, onları belki ‘kentli’ ve özel olarak “x kentli” haline getirebilirler. Sosyal, kültürel ve ekonomik anlamlarda farklı katmanların bir araya gelmesiyle oluşmaya başlayan uyumlu ve anlamlı birliktelik, kente ait olan, o kenti farklı kılan ve o kente değer katan bir unsur olan kent kimliğini oluşturur. Yerel yönetimlerin kent kültürü ve kentlilik bilinci oluşturmak adına yörenin tarihinden beslenerek geçmişle bağlar kuran tarihsel dokulara sahip çıkmaları onların başarıya ulaşmasında önemli rol oynayacaktır. Belediyeler, kültürel politikalarını kentin geleneksel ve kültürel özellikleri ve nüfusun kültürel karakteri ışığında oluşturdukları takdirde, insanlarda ‘kente özgü’ olana dair bir aidiyet duygusu gelişecek, insanlar kentlerini sahiplenecek ve yerel yönetimlerin kentin fiziksel, sosyal ve kültürel çehresini geliştirmeye yönelik çalışmalarında ona destek olacaklardır.

    Kentler, alışılagelen davranış örüntüleri, düşünceler ve sosyal ilişkiler gibi kente özgü sosyal, siyasal ve kültürel birtakım özelliklere sahip olmanın yanı sıra fiziksel yapısıyla, mimarisiyle, kente özgü estetik değerleriyle ve kültürel mirasla “sadece insanların bir arada yaşadığı fiziksel bir mekân” olmaktan daha fazlasını ifade eder. Hz Mevlana’nın da ifade ettiği gibi, “aynı dili konuşup, aynı duyguya sahip olmayanların anlaşamaması”na paralel bir benzerlik, bir kentte yaşayan insanların yaşadıkları kente karşı aidiyet duygusu besleyebilmelerinin sadece aynı mekânı paylaşmalarıyla mümkün olmaması konusunda da kurulabilir. İnsanların aynı zamanda kentle özdeşleşebilen bir kimliğe sahip olması gerekir.

         Kenti yaşayan bir canlı olarak kabul edildiğinde fiziksel/sosyal dokusunun sosyal kültürel değerlerle anlam kazandığı ve kentin bu anlamı kaybetmemesi için bu değerler arasındaki ilişki ağlarının sağlam temellere oturtulması gerektiği gerçeği ortaya çıkar. Dolayısıyla, doğru ve yerinde hizmetler üretebilen yerel yönetim için öncelikle kenti ve insanı anlamak gereklidir. Kenti ve insanı anlamak, diğer bir deyişle kentin anlam evrenine girmek ise bütüncül yönetimin başarıyla uygulanması sonucu gerçekleşebilecektir. Bütüncül yönetim doğal, sosyal, kültürel, tarihi, iktisadi, siyasi, sanatsal ve entelektüel değerler üretir. Kentli ise hem katılımıyla bu değerlerin üretimine katkı sağlar hem de üretilen bu değerlerin tüketicisi konumundadır.

        Yerel yönetimlerin; sorumluluk, yardımseverlik, adalet gibi evrensel değerlerin öğretilmesi sürecinde aktif rol alması da kültürel miras bilincini, kent kültürüne taşıyacak ve yaşatacak insanlar olan kenttaşların bu evrensel değerleri belli ölçüde içselleştirmelerini sağlamaları beklenir. Toplumdaki eğitim ve kültür ihtiyaçlarının yerel düzeyde daha iyi karşılanabileceği göz önüne alındığında, yerel yönetimlerin eğitime ve kültürel faaliyetlere dair işlevleri, yerel toplumun değerlerini, geleneklerini yaşatmak, geliştirmek ve yenilerini yaratmak anlamında önem kazanmaktadır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.