Seçim ve bayram bitti, ekonomik sorunlar sürüyor

Ramazan ayı ve yerel seçimlerin ardından Ramazan Bayramını da geride bıraktık ve rutin hayatımız kaldığı yerden devam ediyor. Ülke ve toplum olarak, ekonomi başta olmak üzere her gün büyüyen sorunlarımızla yine baş başa kaldık…
Son birkaç yıldır ekonomide devam eden sorunlarda bir türlü “Dibi bulduk ve yeniden çıkışa geçiyoruz” diyemedik. Zaman zaman ekonomin iyileşmesine yönelik ciddi adımlar atılıyor, her seferinde istenen iyileşme sağlanamıyor. Zaten bu durum son yerel seçim sonuçlarının da en büyük belirleyicisi oldu. Genel kanı bu…
Manisa gibi ortalama bir kentte ortalama kira fiyatları 12 bin TL olurken asgari ücretliler 17 bin TL, emeklilerin büyük bir bölümü 10 bin TL ile geçinmeye çalışıyor. Bu tablodan acilen çıkmak gerekiyor…
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyon düşüşü için bu yılın ikinci yarısını işaret etti. Ancak vatandaş bu konuda ışık görmüyor. Çünkü örneğin son 3 ayda hiçbir girdi fiyatında artış olmasa bile özellikle gıda fiyatlarına her hafta zam geliyor. Bu durumun bir izahı yok…
Üretici ve perakendecilerin denetimsiz bir şekilde ürünlerine zam yaptığı yönünde genel bir kanı var. Et fiyatlarına son birkaç ayda yüzde 100’e yakın neden ve nasıl zam geldi mesela? Etin kilosu 500 TL’yi geçti. Bu demek oluyor ki iki ay sonraki kurban bayramında ortalama bir kurbanlık fiyatı 15 bin TL’yi bulacak. İnsanlar kurban da kesemeyecek…
Bir ekonomisti dinledim, “Romanya’dan kilosu 3 dolara alınan kırmızı et iç piyasada 15 dolara satılıyor” diyordu. Gerçekten böyle mi? Kişi başı milli geliri bizden çok daha yüksek olan AB ülkelerinde kırmızı et fiyatı 11-12 Euro. Tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye’de biz eti neden daha pahalı yiyoruz?
İnşaat sektöründe benzer şekilde fiyatlar katlanarak artmaya devam ediyor. Türkiye Müteahhitler Derneği Başkanı, ortalama bir dairenin arsa hariç maliyetinin 3,2 milyon TL’ye çıktığını söylüyordu geçtiğimiz günlerde. İnsanlar nasıl ev sahibi olacak?
Ekonominin mutlaka en kısa zamanda rayına girmesi; enflasyonun düşmesi, alım gücünün yükselmesi gerekiyor. Bu sadece hükümet politikalarıyla da olmaz. Toplum olarak bir seferberlik gerekiyor, duyarlılık gerekiyor…
Öncelikle her sektörde haksız kazancın yani rantçılığın önüne geçilmeli. Devlet denetim görevini en iyi şekilde yapmalı. Doğru politikalarla gelir dağılımı normale dönmeli...
Diğer yandan israfın önüne mutlaka geçilmeli. Toplumsal kalkınma için sosyal devletin yanı sıra sosyal millet de olmalıyız. Herkes ayağını yorganına göre uzatacak, başkasının hakkını yemeyecek, dinimizin ve değerlerimizin gereği olarak her alanda paylaşımcı olmayı bilecek…